İstanbul’da Yenidoğan Çetesi Davasında İkinci Duruşma Başladı
İstanbul’da bebek acil hastalarını, önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip, ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması 2025 yılının 13 Ocak tarihinde gerçekleştirildi.
Duruşma, İstanbul Adalet Sarayı’nda yer alan 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. İlk duruşmada, sanıkların ve mağdur ailelerin ifadelerine yer verilmişti. Bu duruşmada ise, duruşma salonunda sanık savunmaları, tanık ifadeleri ve diğer delillerin değerlendirilmesi üzerine dikkat çekici gelişmeler yaşandı.
Hakkında dava açılan sanıkların, acil bebek hastalarının durumlarını kötüye kullanarak haksız kazanç elde etmeleri ve bu sürecin, sağlık sisteminin önemli bir parçası olan yenidoğan ünitelerine ciddi zararlar vermesi, davanın en can alıcı noktalarından birini oluşturuyor. İddia makamı, sanıkların organize bir şekilde hareket ettiklerini ve haksız kazanç sağlamak amacıyla kanun dışı uygulamalara başvurduklarını öne sürdü. Sanıkların, yenidoğan üniteleri üzerinden sağladıkları finansal kazançların izini sürmek için detaylı incelemeler yapıldığı belirtildi.
Duruşma öncesi, davanın mağdurları da duruşma salonunun önünde toplanarak, adalet çağrısı yaptı. Aileler, sistemin işleyişindeki aksaklıklara ve bebeklerine yeterli bakım sağlanmamasına dikkati çekerek, adaletin tecelli etmesini bekliyor. Mağdur ailelerden bazıları, çocuklarını kaybetmenin yarattığı derin acıyı anlatarak, dava boyunca haklarının korunmasını istediklerini dile getirdiler.
Bu davanın önemi, sadece yargılanan sanıkların faaliyetleri ile sınırlı değil. Aynı zamanda, Türkiye’deki sağlık sisteminde yaşanan aksaklıkları ve bu aksaklıkların nasıl kötüye kullanıldığı konusunda da önemli bir tartışmaya kapı aralıyor. Sağlık çalışanları ve uzmanlar, bu tür olayların önlenmesi için mevcut sistemin gözden geçirilmesi ve gerekli düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor.
İkinci duruşmanın ardından, davanın ilerleyen süreçlerinde nasıl bir yol haritası izleneceği merakla bekleniyor. Duruşmaya katılan izleyiciler, adaletin nasıl sağlanacağı ve mağdur ailelerine yönelik sorumluluğun kimler tarafından üstlenileceği konusunda da soru işaretleri taşıyorlar.
Sanıkların savunmaları veya daha önce tanıklık eden kişilerin ifadeleri, duruşmanın seyri üzerinde belirleyici bir etki yaratabilir. Bu durum, hem sanıkların hem de mağdur ailelerin bekleyişlerini daha da yoğunlaştırıyor. Duruşma ilerledikçe, iddiaların ne denli suç teşkil ettiğine ve bu suçların ceza hukuku açısından nasıl değerlendirileceğine dair bilgiler gün yüzüne çıkacak.
Sonuç itibarıyla, İstanbul’daki yenidoğan çetesi davası, sadece bireysel bir adalet mücadelesinin ötesinde, Türkiye’deki sağlık sektöründe sistematik bir analiz yapma ve gelecekte benzer olayların önüne geçebilmek için gerekli önlemlerin alınması adına bir fırsat sunuyor.
