Yılmaz, kaleme aldığı yazısında, dikkat çekici bir noktaya parmak basıyor:
Pazartesi akşamı, 2023 yılına ait Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi ödemeleriyle ilgili Bursa’nın en önde gelen vergi rekortmenleri listesi yayımlandı.
O gece,
İnternette olay.com.tr adresindeki listeyi incelerken, 47 yıl öncesine dayanan muhabirlik günlerinin anıları aklımda yeniden canlandı.
Geçmişte,
Vergi rekortmenleri listeleri her yılın ilk çeyreğinde kamuoyuyla paylaşılırdı. Bu liste elimize ulaştığında hemen Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na gider, BTSO kayıtlarından vergi rekortmenlerinin fotoğraflarını bulmak için Basın Müdürü Ahmet Boz’un etrafında dolaşırdık.
Ulaşmaya çalıştığımız mükelleflerle, o gün ya da bir sonraki gün röportajlar yaparak onların duygularını okuyucuya aktarmaya çabalardık.
Önemli bir nokta,
Geçmişteki vergi rekortmenleri listesinde adının açıklanmasını istemeyen mükellef sayısı oldukça azdı. Her yıl en fazla 1 veya 2 kişi bu talepte bulunur, bu durumda listeye şerh düşülürdü.
Ancak,
Pazartesi akşamı açıklanan listenin ilk 50 mükellefi arasında 33, ikinci 50 mükellef arasında ise 28 kişi olmak üzere toplamda 61 mükellefin adının açıklanmadığını görünce şaşkınlık içinde kaldık.
100 kişilik rekortmen listesinin 61’inin adsız olması, bu durumun yalnızca 39 kişinin adlarının ve iş kollarının açıkça yer alması, dikkat çekici bir endişenin işareti.
Üstelik,
Bu durumun temelinde genel ekonomik koşulların yol açtığı sosyal etkiler yer alıyor gibi görünüyor.
Ekonomik durumu aşan bir mesele olarak,
Geçmişte vergi rekortmeni olmaktan dolayı duyulan gururun yerini, bugün adlarının açıklanmasından kaynaklanan "Acaba kapımı kimler çalacak, neler isteyecekler?" kaygısının aldığı, sosyal bir sorunun varlığını ortaya koyuyor.
Bir yandan,
Firmalar ve iş insanları ekonomik zorluklar yaşarken, diğer yandan vergi ödeyebilen mükelleflerin sermaye sahibi olmaktan duyduğu rahatsızlık, kolayca anlaşılır bir durum değil.
Ayrıca,
Bu durumun ciddi bir sorun olarak toplumun önünde durduğunu belirtmek gerekiyor.
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz’ın yazısının tamamı için tıklayın…