Suriye’de devam eden iç savaş ve rejimin yıkılmasıyla birlikte birçok Suriyeli, yaşamlarını yeniden inşa etmek amacıyla Türkiye’den evlerine geri dönmeye karar verdi. Bu süreçte bazıları umutla dönerken, bazıları ise korkunç bir gerçeklikle karşılaşmak zorunda kaldı. Bu trajedilerin başında gelenlerden biri, Suriyeli Abdullah Alorfi’nin hikayesidir. Alorfi, Suriye’nin Humus şehrine geri döndüğünde, karşılaştığı manzara karşısında büyük bir yıkım yaşadı. Uğradığı ağır kayıplarla birlikte en çok duygusal olarak etkilenenlerden biri oldu.
Alorfi, Türkiye’de geçirdiği yıllardan sonra ailesini özlemle anarak, Suriye’ye dönmenin beklentisi içinde yer aldı. Ancak, geri döndüğünde gördüğü manzara herkesi dehşete düşüren bir görüntüydü. Evinin harabeler içinde kalmış olduğunu gören Alorfi, duygularına hakim olamayarak gözyaşlarına boğuldu. Kendi evi ve geçmişi olan bu mekânın artık bir enkaza dönüşmesi, onun için çok çetin bir durumu gözler önüne serdi.
Evinde geçirdiği zamanlar ve orada oluşturduğu anılar, onun için çok değerliydi. Şimdi ise o değerli anıların yerinde yalnızca harabe bir yapı kalmıştı. Abdullah Alorfi, yaşadığı bu travmayı ifade ederken, yüzündeki çaresizlik ve yasaklanmış umutları herkesin anlayabileceği şekilde yansıttı. Geçmişe dair hatıralarla dolu bu yer artık onun için sadece bir hatıra değil, acı bir gerçek olarak kalmıştı.
Bu olayın belki de en çarpıcı yanı, Alorfi’nin Türkiye’de bulunan eşi ve beş çocuğuna duyduğu özlem. Ailesini yeniden bir araya getirme arzusu, Alorfi’yi Suriye’ye geri dönmeye motive eden unsurlardan biriydi. Ancak, evinin yıkılmış hali ve yaşadığı duygusal travma, bunun ne kadar zor olacağına dair derin bir farkındalık yarattı. Türkiye’deki hayatından ve ailesinden uzak kalmanın getirdiği yalnızlık, onun için katlanılması zor bir yük haline geldi.
Alorfi’nin bu durumu, Suriye’den dönen pek çok kişinin benzer hikayelerini de hatırlatıyor. İlerleyen yıllarda, Suriye’nin durumu hakkında yapılacak değerlendirmeler ve geri dönüşlerin nasıl şekilleneceği üzerine birçok tartışma olacak. Abdullah Alorfi gibi ailelerini Türkiye’den Suriye’ye götürmek isteyen pek çok insan, yaşadıkları travmalar karşısında nasıl bir yol alacaklarını sorgulayacaklar. Alorfi’nin hikayesi ise, savaşın ve yıkımın ne denli derin izler bıraktığını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, Abdullah Alorfi’nin yaşadığı duygu yoğunluğu ve yıkım görüntüsü, savaşın ruhsal etkilerinin sadece bireyler üzerinde değil, aynı zamanda aile yapıları ve toplumsal düzende de yıkıcı sonuçlar doğurduğunu göstermektedir. Alorfi’nin Türkiye’deki eşine ve çocuklarına kavuşma isteği, hayatta kalma mücadelesinin ne denli önemli olduğunu kanıtlar niteliktedir.