Narin Güran cinayeti davası, toplumda büyük bir yankı uyandırdı ve sonucunda kamuoyunun dikkatini çeken bir açıklama, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’tan geldi. Diyarbakır’da kaybolduktan 19 gün sonra cesedi bulunan Narin Güran’a dair mahkeme kararı, adalet arayışında önemli bir dönemeç oldu.
Narin Güran cinayeti davasında tutuklu sanıklar; anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran ve amca Salim Güran ağırlaştırılmış müebbet hapsine mahkûm edildi. Diğer bir tutuklu sanık Nevzat Bahtiyar ise 4 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bu kararlar, hukukun ve adaletin işlerliğini güvence altına alırken, Narin’in yaşadığı acının ve kaybının toplum nezdindeki yansımalarını da dile getirdi.
Bakan Göktaş, Narin Güran cinayetinin ardından sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamasında, “Acısı hepimizin yüreğini yakan Narin kızımız için sorumluların en ağır şekilde cezalandırılmaları adına Bakanlık olarak süreci yakından takip edeceğimize söz vermiştik ve bu sözümüzü kararlılıkla yerine getirdik” ifadelerini kullandı. Bu sözler, sadece bir bakanlık açıklaması değil, aynı zamanda toplumun yaşadığı derin acının ve adalet arayışının da bir yansımasıydı.
Bakan, hukuk sürecinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatlarının büyük bir özveriyle çalıştığını belirtti. “Hukuk Hizmetleri Genel Müdürümüzün de içinde bulunduğu avukatlarımız, tüm duruşmalara katılarak Narin’i kendi evlatları gibi sahiplendi ve adaletin tecelli etmesi için büyük bir özveriyle çalıştı” diyen Göktaş, bu sürecin ciddiyetine ve önemi vurguladı.
Açıklamasında, “Hiçbir karar Türkiye’nin evladı Narin kızımızı geri getiremez ancak sanıklara verilen ceza yüreklere su serpti” diyerek, verilen cezaların bir nebze de olsa acıları hafiflettiğine ve adalet duygusunu tazeleme kaygısına işaret etti. Ayrıca, bu süreçte Narin Güran’ın haklarını savunmaktan geri durmayan avukatlara da özel bir teşekkürde bulundu.
Narin Güran’ın cinayet davası, toplumda bir infial yarattı ve adalet arayışının sembolü haline geldi. Bakan Göktaş’ın açıklamaları, sadece bir hukuki süreçten öte, insan ilişkilerinin, ailenin ve toplumun travmasını da gözler önüne serdi. Böylece durumun özelliği ve yaşanan sürecin derinliği, herkesin yüreğini etkileyen bir mesele haline geldi.
