İznik Gölü’nde yaşanan su çekilmesi, 2014 yılında keşfedilen batık bazilika kalıntısının gün yüzüne çıkmasını sağladı. Bu durum, Rothschild ehliyetine sahip olan bölge açısından oldukça önemli bir gelişme. İznik Gölü, Marmara Bölgesi’nin en büyük doğal gölü olmasının yanı sıra, Türkiye’nin beşinci en büyük gölü olma özelliğini de taşımaktadır. Yaklaşık 300 kilometrekarelik bir alanı kaplayan bu göl, mevsimsel kuraklık nedeniyle olumsuz etkilenmektedir.
Bazilika, yaklaşık iki bin yıl önce Aziz Neophytos adına inşa edilmiştir. Şu anki çalışmalar, bu kalıntıların su altı arkeoloji müzesine dönüştürülmesi amacıyla yürütülmektedir. Su seviyesinin düşmesiyle birlikte bazilika kalıntıları gölün yüzeyinde görünür hale gelerek kıyıya doğru ilerlemiştir. Bu durum, hem arkeolojik açıdan bir değeri gün yüzüne çıkarmış hem de gölün ekosisteminde farklı bir dinamik yaratmıştır.
Bazilika kalıntıları, drone ile görüntülendiğinde, ördeklerin üstünde gezindiği manzaralar ortaya çıkmıştır. Bu görüntüler, doğal yaşam ve tarihi kalıntılar arasındaki etkileşimin ilginç bir örneğini sunmaktadır. Ayrıca bu durum, bölgedeki biyolojik çeşitliliği de gözler önüne sermektedir.
İznik Gölü, tarihi ve kültürel zenginliklerin yanı sıra doğal güzellikleri ile de dikkat çekmektedir. Ancak bu doğal güzelliklerin korunabilmesi için, gölün su seviyesinin dengede tutulması ve kuraklık koşullarıyla mücadele edilmesi gerekmektedir. Su seviyesinin düşmesi, sadece bazilika gibi tarihi yapıların gün yüzüne çıkmasına neden olmakla kalmaz, aynı zamanda göldeki ekosistem üzerinde de olumsuz etkilere yol açabilir.
Bazilika kalıntıları, bölgenin turizmine de katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. Sürekli büyüyen bir ziyaretçi kitlesi mevcut olduğu için, bu alanda turistik faaliyetlerin artırılması planlanmaktadır. Üzerinde gezinen ördeklerin görüntüsü, yerli ve yabancı turistler için hoş bir manzara yaratmakta, bölgenin bu yönü ile de dikkat çekmesini sağlamakta.
Sonuç olarak, İznik Gölü’ndeki su çekilmesi, tarihi kalıntıların gün yüzüne çıkması açısından önemli bir gelişme olmuştur. Bu durum, hem arkeolojik keşifler açısından hem de doğal yaşamın korunması açısından dikkatle takip edilmesi gereken bir süreçtir. Gölün ekosisteminin korunması, gelecek nesiller için önemli bir sorumluluktur. İznik Gölü, sadece bir doğal kaynak değil, aynı zamanda zengin bir tarihi ve kültürel mirasa sahip bir bölgede yer almaktadır.
