İsveç Ayrımcılık Ombudsmanı (DO), 2025 yılının Ocak ayında önemli bir karar alarak, Türk öğrenci Fatma Zehra S. ile ilgili staj başvurusunun reddedilmesini incelemeye aldı. Fatma Zehra S., Stockholm Üniversitesi’nde staj yapmak için başvuruda bulunmuştu. Ancak, başvurusu, ilginç bir gerekçeyle, “Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya girmesini engellediği” iddiasıyla reddedildi. Bu durum, iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin etkisinin bir üniversite ortamında nasıl ayrımcılığa yol açabileceğinin somut bir örneği olarak değerlendirildi.
DO, yaptığı değerlendirmede, öğrencinin etnik kökeni veya ülkesi üzerinden yapılan bu tür ayrımcı uygulamaların kabul edilemez olduğunu vurguladı. İsveç, yasal çerçevede ayrımcılığa karşı oldukça hassas bir yaklaşım sergilemektedir ve bu tür durumların önüne geçmek için eğitim kurumlarının daha sıkı bir denetim altında tutulması gerektiği ifade edildi. Bu tür ayrımcılık, sadece bireyler üzerinde değil, aynı zamanda toplumsal yapıda da olumsuz etkilere yol açabilmektedir.
Yapılan inceleme sonucunda, Stockholm Üniversitesi’nin, Fatma Zehra S.’nin başvurusunu reddederek, belirttiği gerekçeyi siyasi bir meseleye dayandırdığı tespit edildi. DO, bu aşamada üniversitenin, ilgili başvuruyu değerlendirirken daha dikkatli hareket etmesi gerektiğini belirtti. Öğrencilerin etnik kökenleri veya ülkeleri üzerinden ayrımcılığa maruz kalmamaları için eğitim kurumlarının temel ilke olarak eşitlik ve fırsat eşitliği prensiplerine sadık kalmaları gerektiği ifade edildi. DO, üniversitelere bu konuda daha fazla eğitim verilmesi ve farkındalık oluşturulması gerektiğini dile getirdi.
Bu olay, yalnızca İsveç’teki Türk öğrenciler için değil, aynı zamanda uluslararası öğrenciler için de bir dönüm noktası olabileceği düşünüldü. Türkiye’nin NATO sürecindeki rolü ve buna bağlı olarak yaşanan siyasi çekişmelerin, eğitim ve bilimsel faaliyetlerde yer alan bireylerin hayatlarına nasıl etki edebileceği bir kez daha gözler önüne serildi. Öğrencilerin eğitim sürecinde maruz kaldıkları ayrımcı uygulamalar, onların akademik kariyerleri üzerinde olumsuz etkiye yol açabilecek önemli bir sorun olarak gündemde kalmaya devam etmekte.
Fatma Zehra S.’nin yaşadığı bu durum, diğer öğrencilerin de benzer sıkıntılar yaşamalarına yol açabileceğinden, üniversitelerin bu tür hassas konulara yönelik daha duyarlı olmaları gerektiği konusunda kamuoyunda bir bilinçlenme yaratılmasına neden oldu. Türk öğrencilere yönelik ayrımcılığın önüne geçmek için, üniversitelerin bu tür değerlendirmelerde siyasi argümanları bir kenara bırakıp, bireyleri kendi potansiyelleri üzerinden değerlendirmeleri gerektiği konusunda açık bir mesaj verilmiş oldu. İsveç’in eğitim politikalarının, tüm öğrencilerin eşit koşullarda eğitim almasını teşvik edecek şekilde gözden geçirilmesi önem taşıyor.
Sonuç olarak, bu olay, eğitim kurumlarının, siyasi meselelerle karıştırılmadan adil ve eşitlikçi bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini ortaya koydu. İsveç Ayrımcılık Ombudsmanı’nın kararı, ülkedeki eğitim sisteminin sadece akademik başarıya değil, aynı zamanda sosyal adalet ve eşitlik ilkesine de ne denli bağlı olduğunun bir göstergesi olarak dikkatleri üzerine çekti. Fatma Zehra S.’nin durumu, uluslararası düzeyde eğitim alan herkes için bir ders niteliği taşıyor ve ayrımcılığın, hangi bağlamda olursa olsun kabul edilemez olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.