Filistin’e yönelik saldırılarına devam eden İsrail ordusu, 19 Aralık 2024 tarihinde Gazze kentinin batısında yer alan Eş-Şati Mülteci Kampı’na düzenlediği bir hava saldırısında en az 10 Filistinlinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Ayrıca, bu saldırının sonucunda 2’si ağır 3 kişi de yaralanırken, bölgedeki gerilimin günden güne artması uluslararası kamuoyunun dikkatini çekti.
Olayın meydana geldiği Eş-Şati Mülteci Kampı, Filistinli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bir yer olarak biliniyor ve bu kamp, Gazze Şeridi’nin en kalabalık bölgelerinden birinde bulunmaktadır. İsrail ordusunun gerçekleştirdiği bu saldırılar, yıllardır süregelen çatışmaların bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Çatışmaların başladığı 1948 yılından bu yana, bölgedeki mülteci kamplarında yaşayan insanlar, sürekli çatışmalar ve insani krizler ile yüzleşmek zorunda kalıyorlar.
İsrail’in son saldırısında hedef alınan mülteci kampında, yaşamını yitirenlerin kimlikleri henüz kesinleşmemişken, yaralıların durumu ise hastanelerde tedavi altına alındığı bildirildi. Gazze’deki sağlık yetkilileri, bu tür saldırıların sivil yaşamı tehdit ettiğini ve masum insanların hayatlarını kaybettiğini vurguluyorlar. Saldırının etkisi altında kalan bölgede halk arasında büyük bir korku ve kaygı hakimken, sağlık emeği verenler yaralıların acil tedavisini gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Uluslararası toplum, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırılarına dair kaygılarını dile getirmekte ve bu saldırıların durdurulması çağrısında bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler gibi çeşitli uluslararası kuruluşlar, bölgedeki insani durumu izlemekte ve olası barış görüşmelerinin yeniden başlatılması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak, uzun yıllardır devam eden bu çatışmaların çözüm bulması, politik güç dengeleri ve tarihi anlaşmazlıklar nedeniyle oldukça karmaşık bir durum arz etmektedir.
Özellikle Eş-Şati Mülteci Kampı, geçmişten gelen toplumsal ve siyasi sorunların bir yansıması olarak ön plana çıkmaktadır. Bu mülteci kampında yaşayan insanlar, sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da büyük zorluklar yaşamaktadırlar. Saldırılar sonucunda yaşanan kayıplar, aynı zamanda bireylerin aile yapısını da olumsuz yönde etkilemektedir.
Son olarak, İsrail’in gerçekleştirdiği bu saldırılara karşı bazı insan hakları aktivistleri ve sivil toplum kuruluşları, bölgeye insani yardımların artırılması gerektiğini savunarak, çatışmaların durdurulması için çağrıda bulunuyorlar. Fiziksel ve psikolojik olarak yaralanmış ve travmalar yaşamış bireyler için psikolojik destek programlarının uygulanması gerektiği belirtilmektedir. Tüm bu süreçlerin, sadece mevcut insani durum için değil, aynı zamanda kalıcı barışın sağlanması adına önem taşıdığı da ifade edilmektedir.