Ülkemizdeki çalışanın büyük bir kesimini ilgilendiren asgari ücret, 2024 yılının başında 22.104,67 TL olarak belirlenmiş durumda. Bu yeni ücretin açıklanmasının hemen ardından, Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) tarafından aralık ayına ait açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. TÜRK-İŞ’in raporuna göre, açlık ve yoksulluk sınırları oldukça ciddi bir artış göstermiş bulunuyor.
Mynet haberine göre, 2024 yılından itibaren geçerli olacak asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki fark yalnızca 1.021 lira olarak belirlenmiştir. Bu durum, yıllık enflasyon oranının yüzde 46,09’a, yıllık ortalama artışın ise yüzde 62,35 seviyelerine ulaşmasıyla daha da anlam kazanıyor. Bu ekonomik koşullar altında, çalışanların yaşam standartlarının düşmesi ve geçim sıkıntısı çekmesi kaçınılmaz bir hal alıyor.
ASGARİ ÜCRETLE ARASINDA 1021 LİRA FARK VAR
Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı son dönemde ciddi bir artış gösterdi. Açlık sınırı, 20.562 TL’den 21.083 TL’ye yükselmiştir. Önemli bir not olarak bu açlık sınırının, 17.002 TL olan mevcut asgari ücretin 4.081 TL üzerinde olduğu belirtilmektedir. Bu durum, asgari ücret alan bir ailenin yeterli gıda temin etmesi için ne denli zorlandığını ortaya koymakta.
YOKSULLUK SINIRI: 68 BİN 675 TL
Ayrıca, yoksulluk sınırı da önemli bir artış gösterdi. Gıda harcamasının yanı sıra giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim ve sağlık gibi zorunlu diğer harcamalar da dikkate alındığında, yoksulluk sınırı 66.796 TL’den 68.675 TL’ye yükselmiştir. Bekar bir çalışanın yaşama maliyetinin de aylık 26.712 TL’den 27.365 TL’ye çıktığı ifade edilmektedir. Bu veriler, özellikle düşük gelirli grupların yaşam standartlarını daha da zorlaştırmakta.
TÜRK-İŞ’in hesaplamalarına göre, 2024 yılı itibarıyla mutfak enflasyonunda bir önceki aya göre yüzde 2,54 oranında bir artış yaşanmıştır. Yıllık enflasyonun bu denli yüksek olması, bireylerin ve ailelerin bütçelerini fazlasıyla zorlamakta ve sosyal adalet bağlamında ciddi tartışmalara neden olmaktadır. Ekonomik belirsizliklerin artmasıyla birlikte, çalışanların alım gücü her geçen gün daha da düşmekte, bu durum da toplumda genel bir huzursuzluk yaratmaktadır.