Amerika Birleşik Devletleri’nde bankacılık sisteminin rezervlerinde dikkat çeken bir düşüş yaşandı. 1 Ocak 2025 tarihinde sona eren bir haftalık süreç içinde, bankaların rezervleri bir önceki haftaya göre yaklaşık 326 milyar dolar azalarak toplam 2,89 trilyon dolara geriledi. Bu, 2020 yılı Ekim ayından bu yana en düşük rezerv seviyesine işaret ediyor.
Bu haftalık düşüş miktarı, son 2,5 yıl içinde kaydedilen en belirgin azalma olarak öne çıkıyor. Rezervlerdeki bu düşüş, yıl sonu yaklaşırken bankaların bilançolarını güçlendirmek amacıyla aldıkları önlemlerden kaynaklanıyor. Bankalar, ellerindeki nakitleri, merkez bankasının gecelik ters repo tesisi gibi alternatiflere yönlendiriyor. Bu durum, piyasalardaki likidite yönetiminde sıkı bir tutum sergilendiğini gösteriyor.
Ayrıca, Federal Reserve (Fed), niceliksel sıkılaştırma programı aracılığıyla finansal sistemden fazla nakdi çekmeyi de hedefliyor. Fed, kendi bilanço büyüklüğünü düzenlerken bankaların rezerv miktarını göz önünde bulunduruyor ve böylece kendi bilançosundaki daralmanın boyutunu belirliyor. Daha önce piyasadan hazine tahvilleri alarak para süren ve ekonomiyi canlandırmaya çalışan Fed, faiz artırım sürecine başlamadan önce niceliksel sıkılaştırmaya yönelmişti. Bu bağlamda, vadesi dolan tahvillerin yerine yenilerini almayarak bilançosunu azaltmaya karar vermiştir.
Bankacılık sisteminin likidite yönetimindeki bu yeni dönem, piyasalarda etkilerini göstermeye devam ediyor. Fed’in sıkılaştırma politikaları, finansal piyasalarda belirsizliğe ve dalgalanmalara yol açabilir. Çünkü yüksek faiz oranları ve daralan likidite, ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturarak iş yatırım kararlarını etkileyebilir. Bunun yanı sıra, bankaların rezervlerindeki azalma, kredi verme kapasitesini doğrudan etkileyebileceği için, borçlu kesimler için daha zorlu bir ortam oluşturuyor.
Söz konusu durumun, önümüzdeki dönem tüketici harcamaları, iş yatırımları ve genel ekonomik aktivite üzerinde ne denli etkili olacağı, piyasaların ve analizlerin odak noktası haline geldi. Uzmanlar, Fed’in sıkılaştırıcı adımlarının daha geniş ekonomik etkilerini değerlendirmek için, özellikle enflasyon oranlarını ve işsizlik verilerini yakından izlemekte olduklarını ifade ediyorlar.
Sonuç olarak, ABD bankacılık sistemi rezervlerindeki düşüş, likidite yönetimindeki sıkı duruşun bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Bu gelişmeler, Fed’in para politikalarının etkilerini ve bankacılık sisteminin genel durumunu algılamak için önemli bir gösterge olarak ortaya çıkıyor. İlerleyen dönemlerde bu unsurların nasıl bir etkileşim içinde olacağı ekonomistler ve piyasa analistleri tarafından dikkatle izlenecektir.
