Konuşma ve dil becerileri, bireylerin sosyal etkileşimleri ve iletişim kurabilmeleri açısından son derece önemli bir rol oynamaktadır. Gelişen bilimsel araştırmalar, bu becerilerin bozulmasının çeşitli psikolojik, nörolojik veya yaşa bağlı koşullar tarafından tetiklenebileceğini göstermektedir. Kekemelik ve demans, bu bağlamda önemli bir yere sahip olan iki farklı durumdur. Her ne kadar birbirlerinden farklı hastalıklar olsa da, kekemelik ile demans arasında bazı benzer belirtiler ve ilişkiler mevcuttur.
Kekemelik, konuşma akışının kesintiye uğraması ve konuşmanın zorlaşması ile karakterize edilen bir durumdur. Bu durum kişinin sosyal ilişkilerini ve günlük yaşamını büyük oranda etkileyebilir. Öte yandan, demans, özellikle yaşlı bireylerde görülen, zihinsel işlevleri etkileyen ve bilişsel yetenekleri azaltan bir hastalıktır. Demans hastaları, genellikle hafıza kaybı, karar verme güçlüğü ve iletişimde zorluklar yaşarlar. Uzm. Dr. İrem Önlen, bu iki durumun arasındaki ilişkiyi incelediğinde, kekemelikle benzer belirtilerin demansın başlangıç aşamalarında görülebileceğini vurgulamaktadır.
Dr. Önlen, demansın ilerleyen aşamalarında bazı bireylerin, kelimeleri bulmakta veya doğru bir şekilde ifade etmekte güçlük çekebileceğini belirtiyor. Bu durum, bazen kekemelik şeklinde dışa vurulabilir. Dikkat eksikliği, birçok demans hastasında görülen bir belirtidir ve bu da konuşma akışını etkileyerek kekemelik benzeri durumlar yaratabilir. Bu sebeple, kekemelik vakalarının sadece iletişim bozukluğu olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ve dikkatli bir inceleme yapılmasının zaruri olduğunu ifade etmektedir.
Ayrıca, demans hastalarının sosyal etkileşimlerde yaşadığı zorluklar, onların daha az sosyal olarak aktif olmalarına neden olabilir. Bu durumda, bireylerin kendilerini izolasyona iten bir kısır döngüye girmeleri gözlemlenir. Dr. Önlen, kekemelik yaşayan bireylerin de benzer bir durumla karşılaşabileceğini, dolayısıyla hem kekemelik hem de demans ile uğraşan bireylerin sosyal desteklerinin artırılması gerektiğini belirtmektedir. Sosyal etkileşimlerin eksikliği, yalnızca bireylerin psikolojik durumlarını değil, aynı zamanda yaşam kalitelerini de olumsuz etkileyebilir.
Sonuç olarak, kekemelik ve demans arasındaki ilişki karmaşık bir yapıdadır. Her iki durumun da sosyal etkileşimleri olumsuz etkilediği ve bireylerin yaşam kalitelerini düşürebileceği açıktır. Uzm. Dr. İrem Önlen’in değerlendirmeleri ışığında, kekemelik şikayeti olan bireylerin, demans riski taşıyan bireyler olarak değerlendirilmeleri ve bu konuda dikkatli bir takip sürecinin yürütülmesi önemlidir. Bu tür durumlarla başa çıkabilmek için, bireylerin hem duygusal hem de fiziksel sağlıklarının korunması adına gerekli destek mekanizmalarının kurulması gerekmektedir.