Rusya’nın Kişinev Büyükelçiliği, Kiev yönetiminin sürdürdüğü politikaların Moldova’daki enerji krizini daha da derinleştirdiğini açıkladı. Bu bağlamda, özellikle Moldova sınırları içerisinde bulunan ve bağımsızlığını tek taraflı olarak ilan eden “Transdinyester” bölgesindeki doğal gaz krizine dikkat çekildi.
Büyükelçilik tarafından yapılan yazılı açıklamada, Moldova’da 1 Ocak itibarıyla Rus doğal gazının kesilmesinin durumu olumsuz etkilediği ifade edildi. Açıklamada, “Kişinev yönetiminin Gazprom ile ilişkilerindeki sorunları kasıtlı olarak göz ardı etmesi, bölgedeki krizin temel kaynağıdır. Bunun yanı sıra, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy yönetiminin yıkıcı politikaları da Moldova’daki enerji krizini körüklemektedir,” denildi.
Ayrıca, Ukrayna’nın Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatına dair anlaşmayı uzatmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Transdinyester bölgesindeki krizin Batı ve Ukrayna tarafından suni olarak yaratıldığı” belirtildi. Bu durum, bölgedeki enerji tedarikinin güvenliğini tehlikeye atmakta.
Transdinyester bölgesine daha önce Rus doğal gazı, Ukrayna üzerinden sevk edilmekteydi. Ancak Ukrayna’nın bu anlaşmayı uzatmayı reddetmesi, doğal gaz akışını kesmiş oldu. Rus enerji şirketi Gazprom, 1 Ocak’ta yaptığı açıklamada, Ukrayna ile olan doğalgaz sevkiyatı anlaşmasını yenilemeyeceğini ve bu nedenle Ukrayna üzerinden Avrupa’ya olan doğal gaz sevkiyatının durdurulduğunu bildirmişti.
Ek olarak, Gazprom’un Moldova’ya yönelik doğal gaz tedarikini 1 Ocak’ta durdurmasının sebebinin Moldova’nın bu firmaya olan borcunu ödememesi olduğu vurgulandı. Bu gelişmelerle birlikte, Rusya’nın belirttiği gibi, bölgedeki kriz derinleşmekte ve yerel halk üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Sonuç olarak, bu açıklamalar, Moskova’nın enerji krizine dair tutumunu ve Moldova ile olan ilişkilerini ortaya koyarken, bölgedeki enerji güvenliğinin ne kadar kritik bir noktada olduğunu göstermektedir. Ukrayna’nın, Avrupa’ya doğal gaz sevkiyatındaki rolü ve Kişinev yönetiminin bu konudaki politikaları, bölgedeki istikrarı doğrudan etkilemeye devam etmektedir. Bu durum, hem yerel hem de uluslararası düzeyde dikkatle izlenmesi gereken bir mesele olarak ön plana çıkıyor.