Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Murat Sarıkaya, huzursuz bağırsak sendromunun toplumda sık bir biçimde görülen bir hastalık olduğunu vurguladı. Bu hastalığın semptomlarının doğru bir şekilde tanımlanmasının ve tedavi sürecinin etkinliğinin büyük öneme sahip olduğunu belirtti. Sarıkaya, söz konusu sendromun özellikle karın ağrısı ve bağırsak alışkanlıklarında meydana gelen değişiklikler ile kendini gösterdiğini ifade etti.
Prof. Dr. Sarıkaya, hastalığın doğru teşhisi hakkında önemli bilgiler verdi. “Huzursuz bağırsak sendromu, toplumun yaklaşık yüzde 10 ila 15’ini etkilemektedir” diyen Sarıkaya, bu rahatsızlığın özellikle kadınlar ve genç bireyler arasında daha yaygın görüldüğünü belirtti. Semptomlar arasında tekrarlayan karın ağrısı ve bağırsak alışkanlıklarındaki değişiklikler yer almaktadır. Bu değişiklikler, kabızlık veya ishal gibi durumların karşılıklı şekilde yaşanabilmesi veya sadece birinin görülebilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Huzursuz bağırsak sendromunun teşhisinde diğer olası hastalıklar elenmekte ve bu süreçte hasta öyküsüyle birlikte yapılan fiziksel muayene ve laboratuvar testleri önem kazanmaktadır.
Hastanın son 6 ay içinde yaşadığı karın ağrısının, son 3 aydır devam ediyor olması ve haftada en az bir kez yaşanıyor olması, huzursuz bağırsak sendromu tanısı için önemli kriterler arasında yer alıyor. Huzursuz bağırsak sendromu ile çölyak hastalığı ve inflamatuvar bağırsak hastalıklarının karışabileceğine dikkat çeken Sarıkaya, bu nedenle ayrıntılı bir muayenenin gerekliliğine de dikkat çekti.
Prof. Dr. Murat Sarıkaya, tedavi sürecinin her hasta için farklılık gösterdiğini belirtti. “Her hastanın semptomu farklıdır” diyen Sarıkaya, kabızlık çeken hastalar için çözünür lif desteği sağladıklarını, bu çözüm yeterli olmazsa bağırsak yumuşatıcı veya hareketlendirici ilaçların önerileceğini belirtti. Karın ağrısı olan hastalar için spazm giderici ilaçlar kullanıldığını, ishal durumunda ise bağırsaktan emilmeyen antibiyotikler ve bağırsak hareketlerini yavaşlatıcı ilaçların tercih edildiğini hatırlattı. Ayrıca hastalığın stresle sıkı bir ilişki içinde olduğunu ifade eden Sarıkaya, uyku düzeninin, fiziksel egzersizin ve stresten uzak bir yaşam tarzının önemine vurgu yaptı.
Fonksiyonel bağırsak hastalıklarının beslenme alışkanlıklarıyla olan yakın ilişkisine dikkat çeken Sarıkaya, hastalara önerilerde bulundu. “Düşük FODMAP diyetini uygulamalarını tavsiye ediyoruz. Gluten ve laktozdan, alkol ve kafein içeren içeceklerden uzak kalmaları önemlidir. Gaz yapan gıdalar arasında yer alan kuru fasulye, nohut, mercimek, Brüksel lahanası ve kereviz gibi besinler de tüketilmemelidir” dedi. Sarıkaya, hastaların bu durumun kronik olduğunu ve semptomların zaman zaman tekrarlayabileceğini unutmamaları gerektiğinin altını çizerek, doktorlarıyla sürekli iletişimde kalmalarının önemine değindi.