İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü anmak üzere bir mesaj yayınlayarak, insan haklarının insan olmanın en temel değeri olduğunu vurguladı. Yapmış olduğu açıklamada, günümüzde Filistin‘de yaşanan soykırım ile çocuk hakları ve insan hakları ihlallerinin, bu evrensel değerlerin korunmasının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Bakan Yerlikaya, mesajında, “Savaşların yerini barışın, adaletsizliğin yerini hakkaniyetin aldığı bir dünya” dileğinde bulundu. Bu ifadeler, dünya genelinde yaşanan çatışmaların, özellikle de Filistin topraklarında süregelen hak ihlallerinin yarattığı etkiyi derinlemesine ele almaktadır. Yerlikaya’ya göre, insan hakları sadece uluslararası bir mesele değil, aynı zamanda bireysel bir sorumluluk ve insanlık onuruna duyulan saygının göstergesidir.
Yerlikaya, mesajının devamında, “İnsan hakları, insan olmanın en temel değeridir. Ancak bugün, Filistin’de yaşanan soykırım, çocuk hakları ve insan hakları ihlalleri, bu evrensel değerlerin korunmasının hayati önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir.” diyerek, günümüzde masumların haklarını savunmanın gerekliliğini vurguladı. Bu bağlamda, savaşlar ve zulüm altında yaşam mücadelesi veren bireylerin haklarını savunmanın, yalnızca yükümlülük değil, aynı zamanda insanlık onuruna saygının bir gereği olduğuna dikkat çekti.
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, bireylerin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak için önem arz eden bir tarih olarak karşımıza çıkmaktadır. Yerlikaya, bu occasion’ı toplumsal barışın ve huzurun tesisi açısından da vazgeçilmez bir adım olarak değerlendirdi. Bu mesaj, insan hakları ile ilgili evrensel anlayışın önemini pekiştirmekte ve uluslararası toplumun bu konuda daha etkin adımlar atmasını teşvik etmektedir.
Sonuç olarak, Bakan Yerlikaya’nın açıklamaları, sadece Türkiye’nin insan hakları konusundaki duyarlılığını değil, aynı zamanda bir bütün olarak dünya üzerindeki hak ihlallerine, özellikle Filistin’dekilere dikkat çekmekte ve bu sorunlara karşı kolektif bir mücadele çağrısında bulunmaktadır. Zira, insan hakları ihlalleri, yalnızca bir toplumu değil, bütün bir insanlığı derinden etkileyen bir yaradır ve bu yarayı sarmak için ortak bir sorumluluk ve duyarlılık gerekmektedir.