Edirne’de son dönemden itibaren etkili olan yağışlar, Tunca ve Meriç nehirlerinin debilerinde önemli yükselmeler meydana getirdi. Özellikle yaz aylarında yaşanan kuraklık ve tarımsal sulama ihtiyacı, bu iki nehrin su seviyelerinin düşmesine neden olmuştu. Ancak bu durum, Bulgaristan’da ve Edirne’de meydana gelen sağanak yağışlarla birlikte değişti.
Bölgede son aylarda oldukça düşük seviyede cereyan eden ve ay başında debisi saniyede yalnızca 3 metreküp olarak kaydedilen Tunca Nehri, yağışların etkisiyle üç kat artış gösterdi. Bu artışın ardından, Suakacağı İstasyonu’nda Tunca Nehri’nin debisi saniyede 10 metreküp olarak ölçüldü. Bu durum, nehirlerin ekosistemine ve çevresindeki yaşam koşullarına olumlu yansımaları beraberinde getirdi ve nehir yatağında meydana gelen kum adacıkları, su seviyesinin yükselmesiyle birlikte kayboldu.
Diğer bir önemli su kaynağı olan Meriç Nehri de aynı zamanda yağışlardan olumlu etkilendi. Ay başında yapılan ölçümlerde Meriç Nehri’nin debisi 37 metreküp/saniye olarak kaydedilmişti. Ancak son yağışların ardından bu değer, 44 metreküp/saniyeye yükseldi. Bu artış, hem doğal yaşam hem de tarımsal faaliyetler açısından önem arz ediyor. Zira nehirlerin debisindeki yükselme, bölgedeki tarım arazilerinin sulama ihtiyacını karşılamaya yardımcı olacaktır.
Bu durum, Edirne’nin tarımsal üretkenliğini artırırken, aynı zamanda yerel ekosistemlerin de canlanmasına yol açmıştır. Özellikle balıkçılık ve diğer su ürünleri yetiştiriciliği açısından olumlu etkiler doğurması beklenmektedir. Su seviyesindeki artış, tatlı su ekosistemleri açısından zenginliği artıracak ve bu bölgedeki biyoçeşitliliği destekleyecektir.
Sonuç olarak Edirne bölgesinde yaşanan yağışlar, Tunca ve Meriç nehirlerinin su seviyelerini önemli derecede artırarak, bölgedeki doğal dengeyi yeniden sağlamıştır. Bu gelişmeler, bölgedeki tarımla uğraşan çiftçiler ve doğal yaşam alanlarından faydalanan yerel halk için umut verici bir tablo çiziyor. Nehirlerin debilerindeki bu artış, hem su kaynaklarının yönetiminin önemini bir kez daha gözler önüne sererken, hem de iklim değişikliğinin etkilerine karşı bölgesel dayanıklılık adına atılan önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.