McKinsey & Co. tarafından yapılan araştırmalara göre, ABD’de kadınların 2030 yılına kadar toplamda 34 trilyon doları kontrol etmesi ve bu miktarın yatırım yapılabilir varlıkların yaklaşık yüzde 38’ine denk gelmesi bekleniyor. Kadınların mali gücünün artışı, dünya genelinde önemli değişimlere ve dönüşümlere kapı aralıyor, özellikle servet yönetimi ve hayırseverlik alanlarında. Bu tahmin, geçtiğimiz yılın rakamlarının neredeyse iki katı bir artışı temsil ediyor ve 10 yıl önce kadınların kontrol ettiği varlıkların yalnızca 7,3 trilyon dolar olduğu düşünülürse, bu durum önemli bir gelişmeyi gösteriyor.
Dynasty Financial Partners’ta Dynasty Institute for Adaptive Leadership başkanı olan Casey Jorgensen, kadınların miras, boşanma ve kariyer başarıları gibi nedenlerle giderek daha fazla hane halkının mali yönetiminde liderlik rolü üstlendiklerini ifade ediyor. Bu durum, kadınların mali karar alma süreçlerinde daha etkin roller oynamalarının önünü açıyor. 50 yıl önce ABD’li kadınların kendi başlarına bir banka hesabı ya da kredi kartı açması mümkün değilken, günümüzde dünya genelinde yüzlerce ultra yüksek net değere sahip kadın bulunmakta. Bu kadınlar arasında en az 62 milyarder bulunuyor ve bu kişilerin, Bloomberg Milyarderler Endeksi tarafından izlenen 9,9 trilyon doların yaklaşık yüzde 11’ini kontrol ettiği belirtiliyor.
Bununla birlikte, kadın-erkek arasındaki önemli cinsiyet farkları da hala gözlemleniyor. Örneğin, kadınlar erkeklerin kazandığı miktarın yalnızca yüzde 84’ünü kazanıyorlar ve halka açık şirketlerdeki üst düzey pozisyonların sadece yüzde 12’sini yönetiyorlar. S&P 500 şirketlerindeki CEO’ların sadece 41’inin kadın olduğu biliniyor. Kadınların kontrol ettiği servet payı son on yılda yavaş yavaş artmış olsa da, 2022 yılında bu oran yüzde 35’in altında kaldı. Bununla birlikte, dünyaca ünlü en zenginler listesinde daha fazla kadının yer almaya başlaması, erkeklere hitap eden ve çoğunlukla erkeklerden oluşan servet yönetimi sektörünü yeniden yapılandırmaya zorlamakta.
Ayrıca, her yaştan kadınların hayır kuruluşlarına erkeklerden daha fazla bağış yapma eğiliminde olduğu da dikkat çekici bir faktör. Bu durum, hayır kurumlarının gelecekte yeni bir bağış akışı almasının önünü açabilir. Kadınların finansal güçlerini arttırmaları, sadece kendi ekonomik durumlarını değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği ve sosyal sorumluluk konularında da önemli değişimlere yol açabilir. Kadınların artan mali varlıkları, kendi ekonomik özgürlüklerini sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda daha fazla hayır ve sosyal projeye de kaynak aktararak toplum üzerine olumlu etkiler yaratacaktır.
Kısacası, kadınların finansal güçlerinin artması, yalnızca bireyler düzeyinde değil, toplumun her kesiminde önemli değişimlere zemin hazırlıyor. Bu durum, finansal dünyadaki dinamikleri değiştirdiği gibi, hayırseverlik alanında da yeni fırsatları doğuruyor. Kadınların gelecekteki rolleri, sadece finans araçlarını kullanmalarıyla sınırlı kalmayacak; aynı zamanda toplumsal ve ekonomik öncelikleri şekillendiren önemli bireyler haline gelecekler.