Arkeologlar, İtalya’nın Monopoli bölgesindeki Grotta delle Mura mağarasında, 17 bin yıl öncesine tarihlenen bir çocuğa ait kalıntılarda, bugüne kadar keşfedilen en eski mavi göz izlerini ortaya çıkardılar. Bu keşif, Bologna Üniversitesi’nden Owen Higgins liderliğindeki bir araştırma ekibi tarafından gerçekleştirildi. Elde edilen bulgular, çocuğun genetik yapısının mavi gözlere, koyu ten rengine ve koyu kıvırcık saçlara işaret ettiğini ortaya koydu.
Bu keşif, bilim insanlarına eski insan topluluklarının özellikleri hakkında yeni bilgiler sunarken, aynı zamanda genetik biliminin evrimsel tarih boyunca nasıl değiştiğine dair önemli ipuçları da veriyor. Öncelikle, mavi gözün, modern insanlarda yaygın bir özellik olmasına rağmen, ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı merak ediliyordu. Genetik analizler, bu çocuğun, günümüz Amerikalıları ve Avrupalılarla ilgili bağlantılar taşıdığına işaret ediyor.
Bu tür bulgular, hem insan evriminin hem de göç hareketlerinin süreçlerini anlamamıza yardımcı olabiliyor. Mavi göz geninin varlığı, genetik çeşitliliğin ve adaptasyon süreçlerinin bir sonucudur. Araştırmalar, genetik yapının, insanların bulundukları coğrafi alanlara bağlı olarak nasıl evrildiğini gözler önüne seriyor. Bu özelliklerin, özellikle belirli iklim koşullarında ve çevresel faktörler altında nasıl oluştuğu da araştırmanın önemli bir kısmını oluşturuyor.
17 bin yıl önce, yani Paleolitik dönemde yaşadığı düşünülen bu çocuğun kalıntılarının, arkeolojik dünyanın en ilginç buluntularından biri olması bekleniyor. Çocuğun bulunuşu, sadece bireysel bir keşif değil, aynı zamanda tüm bir döneme ışık tutması açısından büyük bir önem taşıyor. İnsanların yüzyıllar boyunca çevreleriyle nasıl etkileşimde bulundukları, genetik yapıları ve özellikleri üzerinde önemli etkilere sahip olduğu belirtiliyor.
Yıldızlı geceler, avcılıkla geçinen insan topluluklarının ilk zamanlarında, göz renklerinin ve diğer fiziksel özelliklerin sosyal statü üzerindeki etkileri araştıran bilim insanları, bu şekilde mavi gözlü bireylerin toplumsal rollerini ve neden bu özelliklerin evrimsel bir avantaj sağlayabileceğini sorguluyor. Yine de, bu tür bir özellik ile bireylerin yaşamları arasında doğrudan bir bağlantı olup olmadığı henüz tam olarak belirsizliğini koruyor.
An itibarıyla, grubun araştırmaları devam etmekte olup, bu bulguların gelecekte başka birçok gizemi çözme potansiyeline sahip olduğu değerlendirilmektedir. Grotta delle Mura mağarasında gerçekleştirilen bu keşif, eski insan topluluklarının genetik çeşitliliğini anlamak için yapılan çalışmaların bir parçası olarak büyük bir üne kavuşuyor. Bilim insanları, bu tarz buluntuların, insan evrimini ve tarihini yeniden yazma potansiyeli taşıdığını belirtiyorlar. Bu noktada, arkeolojik buluntular ve genetik analizler, insanlık tarihinin daha iyi anlaşılmasında kritik bir rol oynamaya devam ediyor.